19 Haziran 2017 Pazartesi

Zeytinyağlı Deniz Börülcesi



Denizlerden gelen tuzlu hafif bir esinti. Tam denizin tadını içeren bu güzel bitki  ıspanakgiller familyasından bir bitki türüdür ve birbirine çok benzeyen, zor ayırt edilebilir alt türleri bulunur. Deniz kıyısına yakın yerleri seven deniz börülcesi, suyun gel-git oluşturduğu yerlerde suların çekilmesinden sonra yetişir. Genel olarak ilkbahar ve yaz aylarında en çok tüketilir çünkü sonbahar yaklaştıkça deniz tuzunu fazlasıyla içlerine çekerler.

Faydası da anlatmakla bitmez. Denizdeki tüm yararlı mineralleri kendi bünyesinde barındıran sağlıklı bir besin türüdür.İdrar söktürücü özelliği ile  vücutta bulunan kalıcı ödemlerin atılmasına yardımcıdır. Metabolizmanın hızlı çalışmasına katkı sağlayarak kişinin düzenli bir şekilde zayıflamasını sağlar ve tiroid hormonları dengesizliklerini engeller.İyot eksikliğinden dolayı kaynaklanan Guatr hastalıklarına iyi geldiği de görülmüştür.İçermiş olduğu C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini de güçlendirir.

Bahar ve yaz aylarında bolca tüketmemiz gereken bu lezzetli otun hazırlanması çok kolay. Satın alırken kökü kesilmiş börülceleri almayın zira kılçıkları ayıklamanız epey zor olur.



Malzemeler:

2 demet börülce
1/3 çay bardağı zeytinyağı
1 limon suyu
1 diş rende sarımsak

Önce bol suda üzerindeki tüm kum ve topraklardan arındırmak için iyice yıkayın.Derin ve geniş bir tencereye su koyun ve kaynatın. Kaynar suya tek veya iki partide börülceleri ekleyerek haşlayın. Yaklaşık 6-8 dakika yeterli oluyor. Bir tane dalı alıp pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz. Kökünden tutup çekip sıyırdığınızda kılçık kısmından ayrılıyorsa pişti demektir. Pişen börülceleri buzlu soğuk suda tazeleyin. Süzün ve kılçıklarından ayırın. Servis tabağına alıp rende sarımsak limon ve zeytinyağı sosu ile servis edin.

13 Haziran 2017 Salı

Renkli Biberli Zeytinyağlı İmam Bayıldı




Yaz aylarının gelmesi demek patlıcanın baş köşeyi alıp sofralarımızı süslemesi demek. Türk mutfağında özellikle de yaz aylarında patlıcanın yeri başkadır, diğer sebzelere göre baştacı edilir. Aslında sebzelerin kraliçesidir patlıcan. Çiğken yenmeyecek kadar acı olan bu sebzenin piştiğinde lezzetine doyum olmaması mucize değil de nedir. 200 farklı yemeği vardır, reçeli de yapılır. 

Osmanlı döneminde özellikle yaz mevsiminde patlıcan közlenirken çıkan yangınlara halk arasında  “patlıcan yangınları” denirdi. Aynı şekilde patlıcan kızartılırken patlıcan tavasının ateşte unutulması veya kızgın yağın içerisine su damlaması sebebiyle çıkan yangınlar; önce bir evi daha sonra bir sokağı ve daha sonra da mahalleyi yok etmekteydi. Evlerin birbirlerine bitişik veya yakın olması, sokakların dar olması nedeniyle yangın kısa sürede mahalleye ve daha sonra semte yayılabilmekteydi. Rüzgârlı akşamlarda evden eve yayılıp mahalleleri yutan bu yangınlar halka illallah dedirtmişti. Ama patlıcanın her türlüsüne  bayılıyoruz.Daha fazla söze gerek var mı, imam bayılmış, Hünkar beğenmiş..



Malzemeler:
6 adet patlıcan
2 baş soğan
4 diş sarımsak
2 adet yeşil biber
2 adet sarı dolma biber
2 adet kırmızı biber
1 avuç maydanoz
1 yemek kaşığı salça
1 küp şeker
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1 avuç maydanoz
tuz&karabiber
1 avuç taze nane
2-3 kaşık sızma zeytinyağı



Patlıcanları alaca kesip, az yağ eklediğiniz teflon tavada kızartın. Ortalarını kesip, açın ve geniş bir tencerenin içine yerleştirin. Aynı tavada ince piyaz doğradığınız soğanları soteleyin.İnce dilimlenmiş renkli biber ve sarımsakları ekleyin. Salça tuz,küp şeker ve karabiberi ekledikten sonra iyice karıştırın iki kaşık su ekleyin. Tavanın üzerini kapakla kapatıp 5 dakika orta kısık ateşte pişirin. Pişen harcı patlıcanların içine doldurun. Bir bardak sıcak suyu tencereye ekleyin. İnce kıyılmış maydanozları ekleyin. Kısık ateşte yarım saat patlıcanlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Pişen patlıcanları servis tabağına alın. Üzerine zeytinyağı dökün ve nane yaprakları ile süsleyin. Zeytinyağlı yemekleri pişirirken mümkün olduğunca pişirme sırasında yağı az koyup yemek piştikten sonra üzerine ılıkken sızma zeytinyağı dökmeyi tercih ediyorum. Böylece zeytinyağının lezzetini almanız mümkün oluyor.Afiyet olsun.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Orman Meyveli Çikolatalı Tart





Malzemeler:
220 gr un
30 gr kakao
125 gr tereyağ
1 çimdik tuz
90 ml su
65 gr şeker

500 ml süt
160 gr yumurta sarısı
100 gr şeker
35 gr nişasta 
35 gr un
2o ml rom(portakal suyu)
1 kaşık vanilya özü

üzeri için:

200 gr frambuaz
200 gr çilek










Una tuz,kakao ve şekeri ekleyin. Robotta bu karışıma küçük küplere böldüğünüz soğuk tereyağını ekleyip çevirin.(2-3 dakika max pulse'da) 10-15 saniye daha çevirin. Hafif unladığınız yüzeye karışımı alın. Hamura fazla yoğurmadan şekil verin, düzleştirip streç filme sarın. Buzdolabında 15-20 dakika dinlendirin.

Şekerin yarısıyla birlikte sütü bir taşım kaynatın. Yağlı kağıdın üzerine un ve nişastayı eleyin. Yumurta sarılarıyla birlikte kalan şekeri iyice çırpın. Un ve nişastayı ekleyin. Karıştırın. Süt kaynadığında üçte birini bu karışıma çırpmaya devam ederek ekleyin. Karışımı süt tenceresine döküp karıştırmaya devam ederek pişirin. Dibi çabuk tutan bir krema hızlı karıştırın. Kaynamaya başladığında 10 saniye daha karıştırın.Ateşten indirip vanilya özünü ekleyin ve geniş bir tepsiye kremanızı yayın. Kaymak bağlamaması için üzerine streç filmi temas halinde olacak şekilde kapatın.

20 dakika sonunda hamuru çıkarıp açın, tart kalıbınıza yayıp fazlalıkları alın. Çatalla üzerine delikler açın ve on dakika dinlendirmek üzere dolaba kaldırın.

10 dakikanın sonunda iki kat streç film yada elinizle buruşturup yumuşattığınız yağlı kağıdı tartın üzerine yayıp üzerini pirinçle tepeleme doldurun.180 C fırında kenarları renk alıncaya kadar pişirin. Ağırlığı kaldırıp tart tamamen kızarıncaya kadar pişirmeye devam edin.

Krema oda sıcaklığında soğuduğunda iyice çırpın. Rom veya portakal suyunu ekleyip kremayı çırpmaya devam edin. Kremayı soğuyan tart kabuğunuza koyun. Üzerini ikiye böldüğünüz çilek ve ahududularla süsleyin.Ben biraz da mango serpiştirdim araya.. Ocakta 3 kaşık kayısı marmelatını bir kaşık su ekleyerek ısıtın. Fırça yardımıyla meyvelerin üzerine kararmamaları için sürün.

Önceden hazırladığınız bezelerle üzerini süsleyin.




9 Haziran 2017 Cuma

Kirazlı ve Antep Fıstıklı Yoğurt Dondurma



Malzemeler:
750 gr Yağlı Yoğurt
100 gr Pudra şekeri(isteğe bağlı)
5oo gr Kiraz
60 gr File Antep Fıstığı
Portakal kabuğu rendesi
1 tatlı kaşığı vanilya ekstratı

Yapımı son derece basit , önümüzdeki yaz günleri çin ideal hafif bir tatlı. Ben şekersiz yapıyorum, meyvelerin şekeri bana yeterli geliyor ama siz yoğurdunuza şeker ekleyebilirsiniz. Portakal kabuğu rendesi, pudra şekeri, vanilya özütü ve yoğurdu karıştırın. Kaplara koyup buzlukta yaklaşık 30-45 dakika dondurun. Kalıpları biraz sıcak suda bekletip servis tabaklarına ters çevirin. Üzerini ikiye bölünmüş ve çekirdekleri çıkarılmış  kirazlarla süsleyin. Üzerine Antep fıstığı serpiştirin. Ben Kişniş ve fesleğen çiçekleri ile süsledim..

7 Haziran 2017 Çarşamba

Balsamik Sirkeli Fırında Çiçek Soğan



Bu muhteşem görünüşlü fırında pişmiş soğanlar istediğiniz yemeğin yanında garnitür olarak sahneyi ana yemekten çalmayı garantileyecekler bundan emin olabilirsiniz. Bu kadar kolay yapılabildiğine inanamayacaksınız. Hazırlama süresi 5 dakika , pişme süresi 30 dakika, sonuç ise krallara layık hem lezzetli hem de muhteşem bir garnitür.

Malzemeler:
3-4 adet orta boy kırmızı ve beyaz soğan
yarım çay bardağı zeytinyağı
5-6 kaşık balsamik sirke
1 tatlı kaşığı deniz tuzu

üzeri için:
kapari
maydanoz




Youtube Kanalıma Abone olmayı Unutmayın😉



Soğanların kabuklarını soyun, kök kısmını 1 mm kesin ve alta gelecek şekilde kesme tahtanıza yerleştirin. 4 eşit parçaya bölün, ancak tamamen kesmeyin. Kök kısmı parçaları bir arada tutsun. Zeytinyağı ve balsamik sirkeyi çırparak karıştırın. Tepsinizi hafifçe yağlayın, fırını 225C de ısıtın. Karışımın içinde soğanları dikkatlice çevirin ve tepsiye aralarında boşluk kalacak şekilde yerleştirin. Kalan sosu üzerlerine dökün. Tuzu soğanların üzerlerine ve içlerine serpiştirin. Tepsinin üzerini alüminyum folyo ile kapatarak 20 dakika pişirin. Yirmi dakikanın sonunda folyoyu çıkarın, ve bu şekilde bir 10 dakika daha fırında pişirin. Taze biberiye ve kapari ile servis edin.








6 Haziran 2017 Salı

Tahin Soslu Taze Nohut Salatası



Çocukluğu Çukurova'da geçenler taze nohutu bilir. Bahar geldiğinde yeşil erik çıkar, sonrasında da demet demet nohut satılırdı okul önlerinde. Elimize bu demetleri çiçek demeti gibi alıp tane tane yerdik. Şimdi düşündüğümde ne kadar sağlıklı atıştırmalıklar yiyormuşuz çocukken. O zamanlar Mc Donalds'ı henüz duymamış, öğle yemeğine gitmeyip tek bildiğimiz fastfood kaşarlı tost yada sosisli sandviç yediğimizde de çok heyecanlanırdık. Yeşil erikse dört gözle beklenirdi, ben hala heyecanla beklerim papaz eriği.Baharın gelişinin tek sembolüdür benim için. Damak tadım ekşi ve acıya kaydığından bu sürpriz de değil hani:)

Geçen gün semt pazarımıza gittiğimde demet demet satılan nohutlara rastlayınca şaşırdım, heyecanla iki koca demeti kapıp eve geldim. Kafamda yapmayı planladığım epey yemek oluşuverdi birdenbire. Oturdum ve iki demeti bir kilo bezelyeden sonra ayıklamaya koyuldum. Heyhat. Ne zor taze nohudu ayıklamak! Ay çekirdeği yer gibi teker teker yemek kolay ama bir kilo ay çekirdeğini yemeden ayıklamak ne ise koca iki demeti oturup ayıklamaya başlamak da aynı şekilde çok zor oldu. İki saatin sonunda daha tek demeti bitirebilmiş, belim ağrımaya başlamış, neden taze nohut yemeklerine rastlamadığımı yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştım. Epey zahmetli anlayacağınız ama bu yapacağım yemeği pek bir kıymetli yaptı ne yalan söyleyeyim. 

İlk aklıma gelen yemek taze nohuttan humus yapmak oldu, ama taneleri ezmek istemediğim için humus soslu taze nohut salatası yaptım.





Malzemeler:
200 gr taze nohut
2 kaşık tahin
2 diş sarımsak
1 limon suyu
1 çay kaşığı kimyon
1 avuç ince kıyılmış maydanoz
2-3 kaşık zeytinyağı
tuz&karabiber

Üzeri için:
kişniş çiçekleri
siyah& beyaz susam





Nohutları sabırla ayıkladıktan sonra:) 1 litre kaynayan suya 10 gr tuz ekleyip nohutları kaynayan suda 5-6 dakika haşlayın. Yumuşadıklarında süzüp buz eklediğiniz soğuk suda tazeleyin. Tekrar süzün. Tahine limon ekleyip iyice çırpın. sarımsakları ezin, maydanozları inceceik kıyın. Karışıma zeytinyağı biraz tuz, dilerseniz karabiber, kimyon sarımsak ve maydanozları ekleyin. Nohutları servis tabağına alın ve üzerine hazırladığınız sosu döküp servis edin. Dilerseniz tüm malzemeleri blenderdan geçirip yeşil humus yapabilirsiniz. Ben ikinci demeti ayıkladığımda yapacağım inşallah:) Afiyet olsun.

Meyvelerin Kralı Mango





Mango, yani meyvelerin kralı, Asya'nın dünyaya sunduğu en güzel armağanlardan biridir. Batı dünyası son 300 yıldır bu egzotik meyve ile tanışmasına rağmen Asya'da tam 4000 yıldır ekilip yenmektedir. Ama tarih tadına bayıldığımız bu meyve ile ilgili epey ilginç detaylar içeriyor. Tam 25-30 milyon yıl önce,  Kuzey-doğu Hindistan, Burma ve Bangladeş'de mango agacının fosillerine rastlamaya başlıyoruz. 

Bilinen ilk ismi Amra-Phal. Güney Hindistan'a geldiğinde ismi Aam- Kaay ve sonunda telafuz farklılıklarından dolayı Maamkaay oluyor. Kerala bölgesindeki Malayalılar en son Maanga adını veriyorlar. Bu bölgeye gelen Portekizliler haklı olarak bu meyvenin büyüsüne kapılıyor ve onu dünyaya mango olarak tanıtıyor.

Eski çağlarda Hindistan'da mangonun çok önemli bir yeri vardı. Eski yönetici sınıfı ünlü ve önemli kişilere mango meyve çeşitlerinin isimleri ile ünvan verirdi. Bu önemli bir ayrıcalıktı. Aynı zamanda mango ağacı aşk tanrısı Manmatha ile ilişkilendirilir, çiçek açan tomurcukları da Tanrıların Hint Nanda Krallarına gönderdiği oklar olarak düşünülürdü. Büyük İskender'in Hindistan'a gelişi ve Kral Porus ile savaşı bu kralların dönemine rastlar. Yunanistan'a dönme zamanı geldiğinde Büyük İskender'in yanında bu lezzetli meyvenin farklı çeşitlerini götürdüğü söylenir.


Mangonun Budizmde de önemli bir yeri vardır. Buddha'ya gölgesinde dinlenebileceği bir mango bahçesi sunulduğu ve bu ağaçların gölgesinde uyuduğu söylenir. Buddha ve mango ağaçları ile ilgili yayılan hikaye ve rivayetlerden dolayı, Budizmin yayılmasıyla mango refah ve inancın sembolü haline gelir. Budist rahipler ziyaret ettikleri yerlere yanlarında hediye olarak bu meyveyi almalarıyla birlikte  mango diplomatik bir araç olarak da önem kazanan ilk meyve olur.

Mango Hindistan, Pakistan ve Filipinler'in milli meyvesidir. Mango ağacı Bangladeş'in de milli sembolüdür. Mango yaprakları düğünlerde, Ganesh Chaturthi adlı kutlamalarda hint evlerinde yol kenarları ve kapılarda dekorasyonda olarak kullanılır.

Mango ağacı 35-40 metre yüksekliğe ulaşan 10 metreye kadar taçlanabilen uzun ömürlü bir ağaçtır. Öyle ki 300 yıldır meyve verebilir türlerine de rastlanmaktadır. Çiçekleri 10 ila 40 cm uzunluğunda bileşik salkımlı uçlardadır.  Çiçekler zambağa benzeyen keskin bir koku yayarlar. Meyvelerinin olgunlaşması 3 ila 6 ayı bulabilir. Meyveleri genelde türlerine göre değişiklik gösterir. Kültüre alınmış türler sarı, portakal, kırmızı ya da yeşil dikdörtgen çukurlu tüylü tekli yüzeye sahiptir ve yüzeyi meyve etinden kolay ayrılmaz. Olgunlaşmış meyvelerde kabuğu soyulmuş meyve eti reçineli ve tatlı bir koku verir. Yaprakları yıl boyunca yeşil kalan bu ağaç meyvesini yazın verir ve hava ne kadar sıcak olursa, meyveler de  o kadar tatlı olur. 

Dünya’daki mangoların üçte biri sadece Hindistan’da yetiştirilir. İkinci sırada  Çin yer alır. Mangolar ayrıca Avrupa kıtasında tropik bitki ve meyvelerin yetişme imkânı olan birkaç sayılı yerde yetişir. Türkiye’de daha çok Akdeniz Bölgesi’nin Antalya, Alanya, Mersin gibi kıyı kesimlerinde soğuktan korumalı yerlerde yetiştirilmesi mümkündür.

Hindistan en büyük Mango üreticisi olarak kabul edilsede %1den daha az bir miktari ihraç eder geri kalanını kendi iç tüketiminde kullanır. 

Mango asya ve hint mutfağında vazgeçilmezdir, farklı ve çok çeşitli şekillerde kullanılır. Olgunlaşmamış, ekşi ve yeşil mangolar ''chutney'' adı verilen baharatlı hint soslarında, ''Aam ka achar – keri nu athanu'' denilen bir tür mango turşusunda ve mezelerde kullanılır veya çiğ olarak acı biber, soya sosu ve tuz eklenerek salatalarda tüketilir. Serinletici bir yaz içeceği olarak servis edildiği gibi ,bizim mercimek çorbamıza benzeyen, bezelye, mercimek ve fasulye ile yapılan “Dhal” yemeğinin yanında pişirilerek pilav ile servis edilir. 

Olgunlaşmış mangolar taze olarak tüketilse de yine mutfaklarda pek çok kullanımı vardır. Mango lassi, Güney Asya boyunca popüler bir içecektir. Mango meyvesi, yoğurt şeker veya portakal suyu eklenerek yapılır. Mango tatlılarda, dondurma, pasta, sorbe ve reçellerde kullanıldığı gibi körilere de eklenir. 

Kurutulmuş ve toz haline getirilmiş olgunlaşmamış mangodan moramba amchoor denilen bir baharat yapılır. Bu baharat yemeklere, turşu ve soslara lezzetli, meyvemsi bir ekşilik katar. Genelde olgunlaşmış mangoların portakal-sarı ya da kırmızımsı bir kabuğu vardır ve suludur ancak ihraç edilecek meyveler genelde olgunlaşmamış ve yeşil olarak gönderilir. Her ne kadar ihraç edildikleri ülkelerde etilen (karpit) ile olgunlaştırılsalar da olgunlaşmamış ihraç mangoların tadı; yetiştirildikleri ülkelerde ki olgunlaşmış mangolarla, aynı lezzet ve aromaya sahip değildir.

Mango, Hindistan'da bugün hala refah ve şansın sembolüdür. Yaklaşık 4000 yıldır Hindistan kültüründe bu kadar önemli bir yeri olan bu meyve batı kültürüne son 300 yıldır girmiş, popülerliği ise henüz yüzyıl başında kazanmıştır. Dünya bu meyvenin eşşiz tadına doyamıyor bir türlü, yaklaşık bine yakın çeşidiyle mango, hem damaklarımıza hem de gözlerimize bir ziyafet. Türkiye'ye ise son beş yıldır ekiliyor. Market raflarında el yakan fiyatlarıyla tanesi 5-6 liradan satılan bu güzelim meyvenin arkasındaki hikaye bu. 


3 Haziran 2017 Cumartesi

Ahududu Soslu Pavlova


Pavlova ünlü Rus balerin Anna Pavlova'nın  Yeni Zellanda ziyareti sırasında kaldığı otelin şefinin yeşil güllerle süslü tütüsünden etkilenip mereng, çırpılmış krema ve kivi meyveleriyle süsleyerek onun onuruna yaptığı bir pastadır. Bugün hala Avusturalya ve Yeni Zellanda arasında bu pastayı kimin ilk yaptığına dair tartışmalar sürmektedir. Bizim için bu pek önemli değil iyiki icat edilmiş. Dışı kıtır kıtır içi yumuşacık, üzeri krema ve çeşitli meyvelerle süslenen bu hafif ve muhteşem görünümlü pavlovaya bayılıyoruz.
Malzemeler:
6 yumurta akı(oda sıcaklığı)
200 gr şeker
1 çay kaşığı vanilya özü
1 çay kaşığı krem tartar


Üzeri için:
100 gr frambuaz
200 gr sek krema
şekerlenmiş gül yaprakları
kiraz şekerleme
nane yaprakları











Yağlı kağıdınıza çapı 26 cm  ve içine çapı 10 cm olan iki daire çizin. Kağıdı ters çevirip tepsinize yerleştirin. Şekerinizin içine mısır nişastasını eleyerek ekleyin.

Yumurta aklarını ayaklı mikserde çırpmaya başlayın. Kar formu aldığında şekeri azar azar ekleyin. Yaklaşık totalde 7-8 dakika şeker taneleri eriyinceye kadar çırpın. En son vanilya özü ve krem tartarı ekleyerek 1 dakika daha çırpın. Hazırladığınız merengi çemberin içine dikkatlice yayın. Önceden ısıttığınız 120 C fırında 1,5 saat pişirin. Bu saatin sonunda fırını kapatın, kapağını acmadan merengi fırının içinde bırakın. Bu çatlamaması için gerekli,hatta ertesi güne kadar fırının içinde bırakabilirsiniz. 

Kremayı çırpın, içine bir avuç frambuaz ekleyip karıştırın. Pavlovanın üzerine bu karışımı sürün, üzerine şekerlenmiş çiçekler, kiraz ve taze frambuazları ekleyin. Aralara taze nane yapraklarını serpiştirin.